

Evlenmek isteyenlerin, evlenmeden önce geçirdikleri bir aşama olarak nişanlılığa her toplumda rastlanmaktadır. Hukukumuz nişanlanmayı bir hukuki kurum olarak düzenlemiş ve bu hususta hükümler getirmiştir. Türk Medeni Kanununda da düzenlenmiş olduğu üzere nişanlanma, bir evlenme vaadidir.
Karşı cinsten iki kimse arasında karşılıklı evlenme vaadi nişanlanma sayılırken; nişanlanmadan sonra meydana gelen ve başka bir sebeple evlenme durumuna kadar devam eden hal nişanlılık olarak kabul edilir. Bir hukuki kurum olarak düzenlenmiş olan nişanlılığın temel bağlamda geçerlilik şartlarına uygun olarak düzenlenmesi aranmıştır. Bu sebeple geçerli bir nişanlanmada; iki tarafın da nişanlanmanın sonuçlarını algılayabilecek ve kavrayabilecek derecede ehliyet sahibi olmaları, bir hukuki kurum olmasından kaynaklı hukuki işlemin emredici hukuk kurallarına, ahlaka ve kişilik haklarına aykırı olmaması, evlenmenin imkânsız olmaması ve tarafların nişanlanma için kurucu irade beyanlarının sakatlanmamış olması gibi şartların var olması gerekir.
Nişanlılık hükümlerini düzenleyen Türk Medeni Kanununda ise nişanlılığın kurulması için evlilik vaadinde bulunulması dışında herhangi bir şekil şartı aranmamıştır. Temelde nişanlılığın var olması için tarafların evlilik vaadinde bulunmuş olmaları yani irade beyanlarını açıklamış olmaları yeterlidir. Tarafların nişanlanma iradeleri açık olabileceği gibi örtülü de olabilir. Yargıtay kararlarına göre, evlenme vaadinin açık bir irade beyanıyla yapılmadığı durumlarda, hangi söz ve davranışların nişanlanma iradesini oluşturduğu, o çevrede hakim olan anlayışa, tarafların kişisel durumlarına, yaşadıkları sosyal çevreye, örf ve adete göre belirlenir.
Nişanlanma Sonucu Tarafların Elde Ettikleri Haklar:
Nişanlanmanın gerçekleşmesiyle taraflar birtakım hak ve yükümlülüklere sahip olurlar. Tarafların elde etmiş oldukları haklar ise destekten yoksun kalma tazminatı talep etme, mal rejimi sözleşmesi yapabilme ve tanıklıktan çekinme hakkı olarak sayılabilir.
-Nişanlı taraflardan biri, bir trafik kazası sonucu veyahut iş kazası neticesinde hayatını kaybetmesi halinde, sağ kalan nişanlı eş gelecekteki eşinin desteğinden yoksun kalmış olacağından, bu davayı açarak destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı hukukumuzda nişanlı taraflara da tanınmıştır.
-Türk Medeni Kanunu m.203 hükmü çerçevesinde taraflar evlenmeden önce veya sonra mal rejimi sözleşmesi yaparak kanunda yazılı sınırlar içinde istedikleri mal rejimini seçebilirler. Bu madde hükmüne göre de açıkça taraflar, evlendikten sonra mallarının tabi olacağı rejimi, mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı rejimi olarak nişanlılık evresinde de belirleyebilmeleri kanunca mümkün kılınmıştır.
-Bir diğer doğan hak neticesinde ise nişanlılardan her biri, diğer nişanlının taraf olduğu bir davada HUMK m.245 b.1 gereği tanık olarak dinlenmekten kaçınabilirler.
Nişanlılık ilişkisi, kendiliğinden sona erme sebeplerinden birinin varlığı veya taraflarca kararlaştırılması halinde sona erer. Nişanlılık ilişkisinin sona ermesinin hukuki sonuçları şunlardır:
- Maddi tazminat
- Manevi tazminat
- Hediyelerin geri verilmesini isteme hakkı.
Maddi-Manevi Tazminat Davası
Nişanlılık ilişkisi nişanlı tarafı maddi bir zarara uğratarak ve haklı bir sebebe dayanmadan nişanlılardan birinin tek taraflı irade beyanı ile bozulması halinde diğer tarafın maddi tazminat davası açma hakkı vardır. Nişanlılığın bozulmasında ve dolayısıyla evliliğin gerçekleşmemesinde ağır kusuru olan taraf, diğer tarafın uğramış olduğu maddi zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Maddi zarara uğrayan nişanlı, nişanlının anne ve babası, nişanlının anne ve babası gibi hareket eden diğer kişiler bu davada davacı taraf olabilecek kişilerdir. Nişanlının anne ve babası gibi hareket eden diğer kişiler kapsamına; nişanlının dedesi, amcası, halası, onu büyüten aile, yetimler yurdu, bakımevi gibi kişi ve kuruluşlar girerken nişanlanmanın gerçekleşmesi amacıyla maddi katkıda bulunulmuş olmaları şartıyla da davacı sıfatı kazanırlar. Nişanı haklı sebep olmaksızın bozan veya bozulmasına sebebiyet veren nişanlı veyahut ölümü halinde ise mirasçıları bu davada davalı taraf olabilecek kişilerdir.
MK m.120’de de belirtildiği gibi nişanın bozulması sebebiyle maddi tazminat talebinde bulunabilmek için, nişanlının söz konusu harcamaları, evlenme amacıyla, iyiniyetli ve dürüstlük kuralları çerçevesinde yapmış olması gerekir. Nişan giderleri ve evlenmenin gerçekleşeceğine güvenilerek, düzenleme, kiralama, satın alma ve bunlara benzer nedenlerle yapılan harcamalar maddi tazminat talebinin kapsamına girer. Çeyiz hazırlama, ev kiralama, ileride ortak konut olacağı düşünülen evin döşenmesi veya süslenmesi amacıyla ev eşyası satın alma, gelinlik ısmarlama, düğün için salon kiralama, davetiye bastırma, nikâh şekeri ısmarlama, alınmış olan ev eşyasının değer kaybı başlıca maddi zararlar arasında sayılabilir.
Nişanın bozulması nedeniyle kişilik hakları ayrıca zarara uğrayan taraf, diğer taraftan manevi tazminat da isteyebilir. Nişanlılık ilişkisi taraflardan birinin kişilik hakları ihlal edilmiş olmasıyla ve zararın doğmasından kusurlu olmasıyla tek taraflı bir irade beyanıyla sona erdirmiş olan nişanlının ödemekle yükümlü olduğu tazminattır. Yargıtay, son dönemde vermiş olduğu manevi tazminatlar için manevi tazminatın kapsamını belirlerken yalnızca üzüntü duyulmuş olmasını yeterli görmemiş ve nişanın bozulması nedeniyle üzüntü duyulmasının yanı sıra nişanlı tarafın şeref ve namus duygularının zedelenmiş olması gerektiğini de şart koşmuştur. Bu davada davacı tarafın ise yalnızca kişilik hakları zarar gören nişanlı taraf olabilmesi önemlidir.
Türk Medeni Kanunumuz uyarınca da nişanın bozulması sebebiyle açılacak maddi tazminat ve manevi tazminat davaları nişanın bozulması tarihinden itibaren bir yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar.
Hediyelerin Geri Verilmesi Davası
Nişan ilişkisinin sona ermesinin bir diğer sonucu ise nişanlılığın evlilik dışında bir nedenle sona ermesi nedeniyle hediyelerin geri verilmesi olacaktır. Buna göre, taraflar nişanlılık sebebiyle birbirlerine vermiş oldukları alışılmışın dışında, ekonomik bir değere sahip hediyelerin geri verilmesi için dava açabilirler. Nişanlılığın sona ermesine bağlı olarak açılan maddi ve manevi tazminat davalarında kusur ve zarar şartı aranmaktayken hediyelerin geri verilmesi davasında tarafların herhangi bir kusur ve zararının bulunması aranmamaktadır. Bu dava için nişanlılık ilişkisinin herhangi bir sebeple sona ermiş olması yeterlidir. Türk Medeni Kanunu uyarınca da “nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse nişanlıların birbirlerine veya anne ve babanın veya onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından istenebilir” hükmü düzenlenmiştir.
Hediyelerin geri istenebilmesi için bu hediyelerin nişan sırasında, nişanlılık süreci içerisinde veya nişan sebebiyle verilmiş olması şartı aranır.
TMK uyarınca, hediyeler duruyorsa hediyeyi veren tarafın hediyenin aynen iadesini talep etme hakkına sahiptir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Hediyeyi iyiniyetli elden çıkarmış olan taraftan hediyenin aynen teslimi istenemezken, hediyenin elden çıkarılmasıyla bir malvarlığı elde edinilmişse (satılması sonucu elde edilen para) bunun verilmesi istenebilir. Ancak hediye kötü niyetli olarak elden çıkarılmışsa tarafın hediyenin tam değerini hediye veren tarafa tazmin etmesi gerekir.
Hediyelerin geri verilmesi davasında bir diğer önemli husus ise dava konusu hediye kavramıdır. Nişanlı tarafların birbirlerine vermiş oldukları veyahut aileleri tarafından nişanlılık sebebiyle verilen hediye olağan ise hediyenin geri verilmesine davasına konu teşkil etmez. Bir hediyenin alışılmış sayılması için yörenin örf ve adetlerine göre verilmiş olması ve ekonomik değerinin de çok yüksek olmaması şartı aranır. Hediyenin maddi değerinin yüksekliği değerlendirilirken hediye veren tarafın mali durumu da mahkeme sürecinde göz önünde tutulmalıdır. Örneğin tarafların nişanlılık sürecinde birbirlerine hediye etmiş oldukları giyim eşyaları olağan hediyelerden sayılıp geri verilme davasına konu teşkil etmez. Bunun dışında nişan yüzüğü, mücevher, otomobil, ev gibi ekonomik değeri olan vb. eşyalar geri istenebilir hediyelerden olup geri verilmesi için dava açılması mümkündür. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre de nişan yüzüğü dışındaki altın ve ziynet eşyası alışılmış hediye kapsamında olmayıp iadesi gereken hediyeler olarak değerlendirilmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre de altın ve ziynet eşyası gibi ekonomik değeri olan eşyalar alışılmış hediye kapsamında olmayıp iadesi gereken hediyeler olarak değerlendirilmektedir.
Bu davada nişan hediyelerinin geri verilmesini isteme hakkına sahip kişiler nişanlılar, nişanlının anne ve babası veya nişanlının anne ve babası gibi hareket etmiş kişilerdir. Bu sebeple üçüncü kişilerin nişanlılara vermiş oldukları hediyeler alışılmış hediye kapsamının dışında olsa bile TMK m.122 hükmüne göre geri verilmesi istenebilecek hediyelerin konusu olmaz ve davaya taraf olamazlar.
Son olarak hediyelerin geri verilmesi davasını, nişanlılık nedeniyle verilen hediyelerin iadesini isteyen ilgili taraf, nişanın sona ermesinden itibaren 1 yıl içerisinde açmalıdır.
Av. Seda İPAR